MEB'den Yeni Dil Eğitim Modeli: İngilizce ve Almanca Ağırlıklı Eğitim 81 İlde Yaygınlaşıyor
Yeni eğitim-öğretim döneminde "Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli"nin kapsamını genişleterek, İngilizce ve Almanca ağırlıklı eğitim modelini 81 ildeki 300 okulda hayata geçiriyor. Bu adım, Türkiye genelinde yabancı dil eğitiminde bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Geçtiğimiz yıl, 26 ildeki 32 okulda pilot olarak başlatılan "Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli," 5. sınıf düzeyinde 2 bin 999 öğrencinin katılımıyla test edilmişti. Pilot uygulamanın olumlu geri bildirimleri ve alınan sonuçlar, bu yıl modelin genişletilmesine zemin hazırladı. Model, 6. sınıflarda devam ederken, yeni belirlenen 5. sınıflarda da uygulanmaya başlanacak.
Haftalık 16 Saat Yabancı Dil Eğitimi
Yeni modelde, öğrenciler haftalık toplam 40 ders saatinde, 14 saat İngilizce ve 2 saat Almanca olmak üzere yoğun bir dil eğitimi alacaklar. Bu kapsamda öğrenciler, dil becerilerini geliştirmek için daha fazla zaman harcayacak ve İngilizce ile Almanca dillerinde yetkinlik kazanacaklar.
MEB, öğrencilerin hedef dile daha fazla maruz kalmalarını sağlamak ve dil öğrenimine karşı olumlu bir tutum geliştirmelerini desteklemek amacıyla öğretim materyallerini ücretsiz olarak sunacak. Model, Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) doğrultusunda 4 temel dil becerisini (dinleme, konuşma, okuma, yazma) kalıcı hale getirmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra, öğretim süreci "iletişimsel dil öğretimi" odağında şekillendirilerek, öğrencilerin yalnızca dil becerilerini geliştirmeleri değil, aynı zamanda kültürel farkındalık ve etkili iletişim becerileri kazanmaları da amaçlanıyor.
300 Okulda Uygulama Başlıyor
Modelin yaygınlaştırılması kararı, pilot uygulama sürecinde elde edilen olumlu geri bildirimlerin yanı sıra, öğrenci, öğretmen, idareci ve velilerle yapılan görüşmeler ve anket sonuçlarına dayanıyor. Bu yıl itibarıyla 81 ildeki 300 okul, bu yeni dil eğitim modeline ev sahipliği yapacak. Modelin genişletilmesi, Türkiye’de yabancı dil eğitimine verilen önemin bir göstergesi olarak kabul ediliyor ve bu adımın, dil eğitimi kalitesini artırarak, öğrencilerin küresel düzeyde daha rekabetçi bireyler haline gelmelerini sağlayacağı düşünülüyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu adımı, yabancı dil eğitiminde yeni bir dönemi başlatırken, Türkiye’nin eğitim alanındaki küresel rekabet gücünü artırma hedefini de destekliyor.