Engelli Hakları konusunda yeterince duyarlı mıyız?
Değerli Kamu Gündemi okurları;
Dün 3 Aralık Dünya engelliler günü idi. Bu nedenle bir yazı yazmayı planlamıştım. Geç kaldığımı düşünürken tam bu sırada Kayseri'de öğretmen olarak görev yapan akrabam da olan görme engelli Mesut Hekimhan ile telefonda konuştuk. Norm kadro ile alakalı tayin tercihi ile ilgili bir teknik sorun yaşadığını söyledi. Düşünün görme engelli bir öğretmen borç harç satın aldığı evinin yakınında bulunan iki okulda üç adet boş kadro olmasına rağmen valiliğin izni ile idari olarak görevlendirildiği evine yakın iki okuldan birini tercih yapabilecek durumda olsa da uzak bir köye gitme veya tercih etmese 5 km mesafede bulunan okula geri dönmek zorunda. İlin acısı bu okula giderken yolda başıboş köpekler tarafından tacize uğramıştı. İşte tercih yapmasa eski okuluna dönmek zorunda kalma riski oluştu dedi. Halbuki engelli öğretmen öncelikli olmalıydı. Mesut Bey dün yani 3 Aralık Dünya engelliler gününde ordan oraya koşturdu, ayrımcılığa maruz kalmamak için çabaladı durdu. Neyse ulaştığı Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz Bey'e sesini duyurabildi. O da sağolsun danışmanı aracılığı ile geri dönüp mesele ile ilgilendi . Mesut Hoca gün boyu yaptığı girişimi sonuç verdi olması gereken oldu tercihi istediği gibi yapabildi.
Bu gün sizlerle Mesut Hekimhan hocanın engelli hakları ile ilgili bir yazısını paylaşmak istedim.
Buyrun iyi okumalar dilerim.
"Engelli hakları da insan haklarından mı?
İnsan varlıklar içinde en kıymetlisidir ve bu değerini de koruyabilmek için zaman zaman mücadele ederek insanlık dünyasında bu değerini korumaya gayret etmiştir.
Yeryüzündeki tüm insanları eşit haklara kavuşturmak gayesiyle tarihin belirli dönemlerinde gelişmeler yaşanmıştır.
Örf ve adetler, yazılı kanunlar oluşturulmuş, ulusal ve uluslararası bildiriler yayınlanmış, son asır içerisinde de sözleşmeler imzalanarak bu haklar devletlerin sorumlu tutulmasıyla garanti altına alınmaya çalışılmıştır.
İslam dininin getirdiği hükümler ve “Veda Hutbesi” gibi temel haklara vurgu yapan tavsiyeler insana verilen değerin sadece dünya boyutuyla da kalmadığını bizlere göstermektedir.
Sadece insan olmakla elde edilen haklar ise önyargılar ve farklılıklardan dolayı uygılamada eksik kalmaktadır. Bu farklılıklardan toplumun önemli bir bölümünü ilgilendiren biri de “engellilik”’tir.
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana yaşanan bir gerçektir engellilik. Göz, kulak, el veya ayak gibi bir uzvun normal işlevini yapamaması sonucu ortaya çıkan durumdur engellilik.
Toplumun sahip çıkması, devletin ilgili mevzuatı hazırlaması ve uygulamasıyla birlikte hayatları kısıtlanmış olan insanlarımız da toplumun bir üretici bireyi olarak var olacak ve hak ettikleri şekilde engelsiz yaşayabileceklerdir.
Kendi tarihimizde örneklerini görebildiğimiz çok güzel uygulamalar mevcuttur;
Avupada ruh hastalarının ve zihinsel engellilerin içine şeytan kaçmış diye yakıldığı dönemlerde Ahî kurumları bedensel engellilere yönelik hizmetler yapmaktaydı. Zihinsel engelliler Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ve İstanbul'da kurulan hastanelerde (bimarhane, şifahane) su ve musiki eşliğinde ağaçların ve çiçeklerin bulunduğu bahçeler içinde tedavi edilmekteydi. Bu hastanelerden birisi de Kayseri'de bulunan şimdi müze olarak hizmet veren tarihi Selçuklu dönemine kadar gşden Gevher Nesibe Tıp Medresesidir.
Fiziksel engeli bulunan insanlara ise devlet insan olarak yaklaşmış ve hamiyet duygusuyla sahip çıkmıştır.
Hz. Muhammed Efendimiz insanları hiçbir şekilde ayırmadan davranmış ve farklı engeli bulunan sahabelerine yönetici, öğretmen ve imamlık gibi görevler vermiştir.
Osmanlı Devleti bünyesinde bir çok vakıf kurulduğu gibi engel durumlarına uygun olarak uygulamalarda bulunmuştur. Görme engelli vatandaşlarına medreselerde eğitim vermiş ve her türlü ihtiyaçlarını karşıladığı bu insanlara hafızlık, müezzinlik, mevlithanlık gibi bedensel yük gerektirmeyen işler tahsis etmiştir.
İşitme engellilere yönelik “Hamidiye Ticaret Mektebi”, “Yıldız Sağırlar Okulu” gibi okullar kurulmuş ve Osmanlı işaret dili de bu okullarda öğretilmiştir.
İşitme engelliler mahkemelerde görevlendirildiği gibi yüksek düzeyli yöneticilerin de hizmetlerine bakmışlardır. “bizeban” (kelime manası dilsiz) olarak göreblendirilmişlerdir. Bu vasıtayla gizli görüşmelerin dinlenmemesi ve dışarı sızmaması da sağlanmıştır.
Cüceler de bedensel güç gerektirmeyen işlerde kabiliyetlerine göre görevlendirilmişlerdir. Kütüphane müdürlüğü (hâfız-ül-kütüp), hastanelerde muhasebecilik (Pars Kethüdâlığı) ve hatta padişah nedimliği (Muhasiplik) yapmışlardır.
Bilim ve tekniğin geliştiği, her türlü hukuki alt yapıların hazırlandığı günümüz dünyasında engelliler diğer insanlarla eşit haklara sahiptirler. Ülkenizde devlet işlerinde avukatlık, öğretmenlik, psikologluk, memurlık ve benzeri tüm işlerde çalışabilme imkanı mevcuttur. Gelişmiş ülkelerde hem yaşam standartları geliştirilmiş olan engelli insanlar aklınıza gelebilecek her meslek dalında istihdan edilmektedir. Erişim sorunlarını büyük ölçüde çözen devletler engelli ve engelsiz vatandaşlarıyla uyumlu toplumlar oluşturmuşlar ve tüm insanlar vatandaş olarak eşit şartlara getirilmeye çalışılmaktadır.
Ülkemizde ise birkaç büyük şehrimiz dışında engelsiz bir ortam oluşturulamadığı gibi bu insanlarımız “hizmetli, santral memuru” gibi sorumluluk istemeyen işler dışında çalıştırılmak istenmemektedir. Oysa tüm topluma örnek olabilecek kabiliyette engelli insanlarımız mevcuttur. Makul uyumlaştırma ölçüsünde şartlar sağlandığında yönetici konumlarında da engelli vatandaşlarımızın başarı sağladıkları görülecektir. Hem engeli bizzat yaşayan kardeşlerimizin en azından kendilerini ilgilendiren kurum ve kuruluşlarda bu pozisyonlarda çalışmaları kurumların da asli varlığına fayda sağlayacaktır.
Toplumun birbiriyle kaynaştığı ve herkesin aynı haklardan eşit şartlarda faydalandığı bir gelecek dileğiyle…
Mesut Hekimhan
Eğitimci Yazar"
3 Aralık Dünya engelliler günü nedeniyle başta Mesut Hekimhan hoca olmak üzere tüm engelli kardeşlerimize işlerinde güçlerinde Allah'tan kolaylık diliyor, kendilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.