Boğaziçi Üniversitesi'nde Süregelen Eğitim Direnişi: Eğitimde Otonomi Mücadelesi

Boğaziçi Üniversitesi'nde Süregelen Eğitim Direnişi: Eğitimde Otonomi Mücadelesi
Boğaziçi Üniversitesi'nde 1000 günü aşkın süredir devam eden eğitim direnişinin derinlemesine analizi. Üniversitede yaşanan otonomi mücadelesinin detayları, öğrenci ve akademisyenlerin karşılaştığı zorluklar ve Türkiye'nin eğitim alanındaki geleceği.

Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye'nin önde gelen eğitim kurumlarından biri olarak bilinir. Ancak son yıllarda, üniversitenin akademik özgürlüğü ve otonomisi üzerinde artan hükümet baskısı, ulusal ve uluslararası alanda endişe uyandırmıştır. 2021 yılında, Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, üniversitenin bağımsızlığının korunması için bir direniş halini almıştır. Bu direniş, üniversitenin geçmişteki demokratik yapısına dönüş talebiyle 1000 günden fazla sürmüştür.

Üniversitenin tarihine bakıldığında, 1992 yılından itibaren rektör seçimlerinde uygulanan iç demokrasi geleneği, 2016 yılında yaşanan darbe girişiminin ardından değiştirilmiş, rektör atama yetkisi Türkiye Cumhurbaşkanına verilmiştir. Bu durum, üniversitenin akademik özerkliğine yönelik endişeleri artırmıştır.

Protestolar, akademisyenler ve öğrenciler tarafından sürdürülen sessiz ve barışçıl eylemlerle simgelenmektedir. Bu süreçte, üniversitenin akademik ve öğrenci topluluğu üzerindeki baskılar artmış, birçok öğrenci ve akademisyen mağdur olmuştur. Can Candan gibi öne çıkan akademisyenler, süregelen hukuki mücadelelerle karşı karşıya kalmış, Candan üniversite kampüsünden men edilmiştir.

Üniversitenin öğrencileri üzerindeki baskılar ise mezuniyet törenlerinin iptal edilmesi, öğrenci kulüplerinin kapatılması ve protesto eylemlerinin yasaklanması şeklinde kendini göstermiştir. Akademisyenler arasında ise, Naci Inci'nin rektörlük döneminde, sadakat eksikliği gerekçesiyle işten çıkarmalar ve keyfi yaptırımlar uygulanmıştır.

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki bu gelişmeler, Türkiye'nin genelinde eğitim alanında yaşanan sorunların bir yansıması olarak görülmektedir. Zeynep Gambetti'nin de belirttiği gibi, Türk hükümetinin eğitim anlayışı genellikle neoliberalizm, kapitalist birikim ve hükümet projelerine hizmet etme üzerine kuruludur. Bu durum, üniversitenin bağımsızlığı ve akademik özgürlüğünü tehdit etmektedir.

Bu sürecin bir diğer önemli sonucu ise Türkiye'den beyin göçüdür. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, 2022 yılında 139,531 Türk vatandaşı ülkeden ayrılmış, bunların büyük bir bölümünü 25-29 yaş arasında olan gençlerden oluşmaktadır.