İmamoğlu'ndan Çarpıcı açıklamalar: Suçlamalar uydurma, Adalet için mücadele edeceğim

İmamoğlu'ndan Çarpıcı açıklamalar: Suçlamalar uydurma, Adalet için mücadele edeceğim
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde yolsuzluk ve terör soruşturması kapsamında gözaltına alındı. İmamoğlu’nun emniyette verdiği ifade ise kamuoyunun gündemine oturdu.

121 sayfa uzunluğunda bir ifade veren İmamoğlu, yaklaşık 4 saat 15 dakika süren sorgusunun ardından serbest bırakıldı. İfadesi, hem siyasi hem de hukuki açıdan geniş yankı uyandırdı.

imamoglunun-ifadesi-siyasi-mudahale-adalet-ve-demokrasi-vurgusu.jpeg

İmamoğlu'nun ifadesi, polis tarafından hazırlanan raporlarla detaylandırılmış ve başkanın sorulara verdiği cevaplar çok dikkatli bir şekilde kayda geçirilmiştir.

Verilen ifadede, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli projeleri ile ilgili iddialara yanıt verilmiş ve hakkındaki suçlamalarla ilgili detaylı açıklamalar yapılmıştır.

İmamoğlu, ifade sırasında, belediye yönetimi ile ilgili birçok konuyu açıklığa kavuşturmuş, belediyede herhangi bir usulsüzlük veya yolsuzluk yapmadığını belirtmiştir.

İmamoğlu’nun avukatları, müvekkillerinin hiçbir yasa dışı faaliyetle ilişkilendirilmemesi gerektiğini vurgulamış ve soruşturmanın siyasi bir operasyon olduğunu iddia etmiştir.

Emniyetteki sorgulamada, İmamoğlu’nun projelerine ilişkin finansal işlemleri ve belediye bütçesinin nasıl yönetildiğini de detaylandırdığı belirtilmiştir.

Özellikle yapılan ihale süreçlerinin yasalara uygun olduğu ve herhangi bir yolsuzluk yapılmadığı savunulmuştur.

İmamoğlu, ayrıca terörle bağlantı iddialarına da açık bir şekilde karşı çıkmış ve belediye yönetiminde böyle bir faaliyet bulunmadığını ifade etmiştir.

İfadesinin ardından Ekrem İmamoğlu, serbest bırakılmış olsa da, soruşturmanın ilerleyen günlerde nasıl şekilleneceği büyük bir merak konusu olmuştur.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başkanının emniyetteki ifadesi, siyasi arenada önemli bir tartışma yaratırken, kamuoyunda da büyük bir dikkatle izlenmiştir.

Bu gelişmeler, Türkiye’de yerel yönetimler ile merkezi hükümet arasındaki gerilimleri bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.

Ekrem İmamoğlu’nun ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hukuki süreçleri, ülkenin siyaseti üzerinde önemli bir etki yaratmaya devam etmektedir.

İmamoğlu'nun ifadesi, yolsuzluk ve terörle mücadele konusunda önemli bir dönüm noktası olabileceği gibi, aynı zamanda siyasetteki güç dengelerini değiştirebilecek bir gelişme olarak da yorumlanmaktadır.

Soruşturmanın ilerleyen süreçte nasıl sonuçlanacağı, hem İstanbul hem de Türkiye için belirleyici bir etkiye sahip olabilir.

İmamoğlu'ndan Sert Yanıt: 'Sorgulamalar Komplo ve Yalanlarla Dolu

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen terör ve yolsuzluk operasyonu kapsamında verdiği ifade, önemli detaylar içeriyor.

Emniyetteki sorgu, 4 saat 15 dakika sürdü ve toplamda 121 sayfaya yayıldı. İmamoğlu, ifadesinde bazı soruları yanıtlamadı, bazılarına ise detaylı açıklamalar getirdi.

İlk sorulardan biri, İmamoğlu'na etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanıp faydalanmak istemediğiyle ilgili oldu.

Bu soruya İmamoğlu, "Ben herhangi bir suç işlemediğim için etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemiyorum" şeklinde yanıt verdi.

Ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ihaleler ve sonuçları hakkında sorular yöneltildi.

İmamoğlu, bu soruya geçmiş belediye başkanlarının da benzer şekilde ihale sürecine katılmadıklarını belirterek, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve geçmişteki belediye başkanları rahmetli Kadir Topbaş, Ali Müfit Gürtuna, Recep Tayyip Erdoğan gibi isimler de benim gibi ne ihalelere katılır, ne imza atar, ne de sonuçlarını takip etmeye vakit bulurlardı” diye cevap verdi.

İmamoğlu: Gözaltına Alınmam, Halkın İradesine Yapılan Bir Müdahaledir

Gözaltına alınan bazı kişilerin fotoğrafları gösterildiğinde, İmamoğlu bu kişileri tanıyıp tanımadığı konusunda, “Aslında burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahale ve mücadele modelidir” dedi.

Bu açıklama, İmamoğlu’nun siyasi bir kampanyanın parçası olarak işlemekte olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyordu.

İmamoğlu, ifade vermeye devam ederken, yıllardır süregelen bir mücadeleyi temsil ettiğini belirterek, "Halkın iradesine saygı duymayan iktidar mensuplarının tarafıma yönelik müdahalelerinin bir biçimiyle karşı karşıyayım" ifadelerini kullandı.

Ayrıca, 16 milyon İstanbullunun yüksek oy oranı ile seçilmiş bir belediye başkanına bu tür soruların sorulmasının, halk iradesine yönelik bir müdahale olarak gördüğünü ifade etti. Bu bağlamda, soruları cevaplayacağını ancak bazılarına ise yanıt vermeyi reddedeceğini belirtti.

İmamoğlu, soruşturma kapsamındaki gizli tanıkların beyanlarıyla ilgili olarak yöneltilen 28 soruya “Bu soruyu muhatap almıyorum” cevabını verdi.

Bununla birlikte, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporuyla ilgili sorulara da, "Raporu görmediğim için sorunuzu anlayamıyorum" diye yanıt verdi.

Bu durum, İmamoğlu'nun sorguya verilen belgeler hakkında bilgi sahibi olmadığını ve bu nedenle rapor hakkında yorum yapamayacağını gösteriyordu.

Başka bir soru ise, İmamoğlu'nun bazı şüphelilerle ortak HTS (haberleşme tespiti) kayıtlarının bulunup bulunmadığıyla ilgiliydi.

Bu soruya İmamoğlu, o dönemdeki ikametinin Beylikdüzü’nde olduğunu ve bu nedenle orada baz kaydının olması gerektiğini belirtti.

Ayrıca, Fatih Keleş, Murat Kapki, Eyüp Subaşı gibi isimlerle ortak baz kaydının bulunması durumunda, bunun hizmet gereği İstanbul’un farklı ilçelerinde çalışmasıyla ilgili olduğunu söyledi.

İmamoğlu, kendisinin sürekli olarak hareket halinde olduğunu ve bu sebeple farklı ilçelerde baz kaydı vermesinin normal olduğunu ifade etti.

İfadesi sırasında, soruların kendisini oldukça kötü hissettirdiğini söyleyen İmamoğlu, "Gözaltına alındığım saatlerden itibaren, ifadeyi verdiğim şu ana kadar hissettiklerimden sonra kendimi; milletimiz, şehrimiz ve ülkemiz adına çok daha kötü hissettiğimi ifade etmek isterim" dedi. Bu açıklama, İmamoğlu'nun yaşadığı sürecin duygusal yükünü yansıtıyordu.

İmamoğlu, soruların içeriklerine dair bir değerlendirme yaptı ve Türkiye’nin çözmesi gereken pek çok sorun bulunduğunu vurguladı.

Ayrıca, kendisine yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu, uydurma ve komplo teorilerinden ibaret olduğunu düşündüğünü belirterek, gözaltına alındığı an itibariyle Türkiye ve dünya gündemine düşmesinin, ülkenin itibarını ciddi şekilde zedelediğini söyledi.

İmamoğlu, bu sürecin demokrasi ve adaletin zedelenmesine yol açtığını, bunun özellikle ekonomiye büyük etkilerinin olduğunu dile getirdi.

Sadece kendi savunmasını yapmakla kalmayacağını, aynı zamanda kendisine karşı bu suçlamaları yönelten ve 16 milyon İstanbullunun seçtiği bir Belediye Başkanı'nın gözaltına alınmasına neden olan kişiler hakkında yasal haklarını arayacağını ve bu kişilerin yargılanmaları için elinden geleni yapacağını ifade etti.

İmamoğlu, adaletin ve demokrasinin önemini vurgulayarak, bu ilkeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına kazandırmak amacıyla mücadele edeceğini belirtti.

İmamoğlu’nun ifadesi, siyasi bir kriz olarak görülen sürecin sadece hukuki değil, aynı zamanda toplumsal ve duygusal bir boyutu olduğunu da ortaya koyuyor.

Hem bireysel olarak hem de İstanbul'un ve Türkiye'nin geleceği adına büyük bir sorumluluk taşıyan bu dava, sadece Ekrem İmamoğlu'nun geleceğini değil, aynı zamanda Türkiye'deki adalet ve demokrasi anlayışını da etkileyecek gibi görünüyor.