Yunanistan’ın 25 Milyar Euro’luk askeri yatırımı: Hedef Türkiye mi?

Ülkenin önümüzdeki 12 yıl içinde yaklaşık 25 milyar euro harcayacağı yeni silahlanma programında, özellikle İsrail ile olan askeri iş birliğinin kritik bir görev aldığı görülmektedir.

Bu çerçevede, Yunanistan’ın "Aşil'in Kalkanı" olarak adlandırdığı füze sistemi, bölgedeki askeri dengeleri değiştirebilecek bir hamle olarak değerlendirilmektedir.

Aşil’in Kalkanı Programı Nedir?

Yunanistan’ın savunma projelerinin en dikkat çekici unsurlarından biri olan "Aşil’in Kalkanı", beş farklı tipte gelişmiş füze sistemini içeren bir programdır.

Bu program kapsamında, özellikle hava savunma yeteneklerinin güçlendirilmesi hedeflenirken, aynı zamanda kara ve deniz sistemlerinin modernize edilmesi de planlanmaktadır. Yunan hükümeti, bu sistemlerin büyük bir kısmını İsrail’den tedarik etmeyi planlamaktadır.

İsrail, savunma sanayisinde dünya çapında güçlü bir konuma sahip olup, özellikle füze teknolojilerinde geliştirdiği sistemlerle dikkat çekmektedir.

Yunanistan’ın, İsrail’den almayı planladığı bu sistemlerle askeri caydırıcılığını artırmayı ve olası tehditlere karşı hazırlıklı olmayı amaçladığı düşünülmektedir.

Yunanistan’ın Silahlanma Politikası ve Türkiye İle İlişkiler

Yunanistan’ın son yıllarda artan savunma harcamaları, komşusu Türkiye ile olan ilişkiler bağlamında da önemli bir tartışma konusu olmuştur.

Atina yönetimi, özellikle Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki gerilimleri göz önünde bulundurarak, savunma gücünü artırmaya yönelik adımlar atmaktadır.

Yunanistan’ın askeri yatırımlarında Fransa, ABD ve İsrail gibi ülkelerle yakın iş birlikleri geliştirdiği gözlemlenmektedir.

Rafale savaş uçakları, Belharra sınıfı fırkateynler ve F-35 savaş uçaklarının ardından, şimdi de gelişmiş füze sistemleriyle hava savunmasını güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu durum, bölgedeki güç dengelerini değiştirme potansiyeli taşımaktadır.

İsrail-Yunanistan Askeri İş Birliğinin Arka Planı

İsrail ve Yunanistan arasındaki askeri iş birliği, son yıllarda giderek derinleşmiştir. İki ülke, ortak tatbikatlar düzenleyerek askeri koordinasyonlarını artırmakta ve savunma teknolojileri alanında iş birliği yapmaktadır.

Özellikle, Türkiye’nin savunma alanında attığı adımları dengelemek amacıyla Yunanistan’ın İsrail ile yakın temas halinde olduğu bilinmektedir.

İsrail’in Yunanistan’a sağlayacağı "Aşil füzeleri", uzun menzilli hava savunma sistemlerinden taktiksel saldırı sistemlerine kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.

Bu sistemlerin, Yunan ordusunun hava savunmasını önemli ölçüde güçlendirmesi ve muhtemel saldırılara karşı bir koruma kalkanı oluşturması hedeflenmektedir.

Türkiye ve Yunanistan Arasında Olası Senaryolar

Yunanistan’ın "Aşil’in Kalkanı" programı çerçevesinde yaptığı askeri yatırımlar, Türkiye ile olası bir savaş ihtimalini gündeme getirse de, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler hala önemini korumaktadır.

Türkiye, Yunanistan’ın bu tür hamlelerine karşı kendi savunma sanayisini güçlendirmeye devam etmekte ve özellikle yerli savunma sistemlerine ağırlık vermektedir.

Bununla birlikte, NATO üyesi olan iki ülkenin doğrudan bir savaşa girmesi düşük bir olasılık olarak görülmektedir.

Ancak, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'nde zaman zaman yaşanan askeri gerginlikler, bu tür silahlanma programlarının daha büyük krizlere yol açma potansiyeli taşıdığını göstermektedir.

Yunanistan’ın "Aşil’in Kalkanı" adlı silahlanma programı, bölgedeki askeri dengeleri değiştirebilecek önemli bir hamle olarak değerlendirilmektedir.

İsrail’den satın alınması planlanan gelişmiş füze sistemleri, Atina’nın hava savunmasını güçlendirme ve olası tehditlere karşı caydırıcılığını artırma amacı taşımaktadır.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki tarihsel gerilimler ve Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkar çatışmaları göz önüne alındığında, bu tür askeri yatırımların bölgesel güvenlik üzerindeki etkileri dikkatle takip edilmelidir.

Ancak, tarafların doğrudan bir savaş ihtimalinden ziyade diplomatik ve askeri dengeyi koruma yolunda ilerlemeleri daha olası görünmektedir.

Yunanistan, son zamanlarda 25 milyar euro’luk büyük bir askeri silahlanma planı açıkladı. Bu kapsamda, İsrail’den hava savunma sistemleri satın almayı da planladığını duyurdu.

Bu savunma sistemlerinin ne amaçla kullanılacağı ve Yunanistan’ın bu hamlesinin ardındaki stratejik hedefler, uzmanlar tarafından dikkatle analiz ediliyor.

Terör ve güvenlik uzmanı İbrahim Keleş, bu silahlanma planının ardındaki motivasyonları değerlendirerek, Yunanistan’ın askeri yatırımlarının sadece savunma amacı gütmediğini belirtiyor.

İsrail'den Alınacak Savunma Sistemlerinin Amacı

İbrahim Keleş, Yunanistan’ın almayı planladığı hava savunma sistemlerinin, özellikle Ege adalarındaki ve Türkiye ile kara sınırına yakın bölgelerde konumlandırılacağını ifade etti.

Keleş’e göre, Yunanistan’ın bu kadar büyük bir silahlanmaya gerek duyuyor olması, sadece kendini savunma amacı taşımıyor gibi görünüyor.

Yunanistan’ın silahlanma planları, daha geniş bir askeri stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. Türkiye ile sınırda ya da Ege Denizi'ndeki adalarda bu tür savunma sistemlerinin konuşlandırılması, Yunanistan’ın bölgedeki askeri üstünlüğünü artırmayı hedeflediği izlenimini uyandırıyor.

Aşil’in Kalkanı: Füze Sistemlerinin Konumlandırılması

Yunanistan, "Aşil’in Kalkanı" adı verilen 5 farklı füze sisteminin, Türk-Yunan kara hududu ve Ege adalarındaki kritik noktalara konuşlandırılmasını planlıyor.

Bu füze sistemlerinin amacı, hem kara sınırındaki hem de denizdeki savunmayı güçlendirmek. Keleş, bu füze sistemlerinin özellikle adalar bölgesinde ve kara sınırına yakın alanlarda etkili olacağını belirtiyor.

Ege Denizi’nde Türkiye'ye yakın olan adalarda, Yunanistan’ın bu füze sistemlerini kullanmasının, bölgedeki dengeyi değiştirebileceği düşünülüyor.

Keleş, bu savunma sistemlerinin kurulmasının, bölgedeki askeri gerginliği artırma potansiyeline sahip olduğunu vurguluyor.

Yunanistan’ın Adalardaki Askeri Varlığı

İbrahim Keleş, Yunanistan’ın adalar bölgesinde yoğun bir askeri varlık oluşturduğunu da belirtiyor. Yunanistan, Türkiye’ye oldukça yakın olan Midilli Adası, Sakız Adası ve diğer Ege adalarında asker konuşlandırmaya devam ediyor.

Bu adaların stratejik olarak Türk kara sınırına çok yakın olması, özellikle Türkiye tarafından dikkatle izleniyor.

Yunanistan’ın, bu adalarda polis gücünün ötesinde askeri varlık bulundurması, uluslararası hukuka aykırı bir durum olarak değerlendirilebiliyor. Keleş, bu durumun, bölgedeki gerginliği artıran önemli bir faktör olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye’ye Karşı Olası Bir Tehdit

Yunanistan’ın alacağı savunma sistemlerinin, büyük ölçüde Türkiye’ye yönelik bir tehdit oluşturup oluşturmadığı da gündemdeki en önemli sorulardan biri.

İbrahim Keleş, Yunanistan’ın bu kadar geniş çaplı bir silahlanma yatırımına ihtiyacı olup olmadığı konusunda şüphelerini dile getiriyor.

Keleş, eğer Yunanistan gerçekten sadece kendi güvenliğini sağlamak isteseydi, bu kadar büyük bir askeri harcama yapmasına gerek olmadığını savunuyor.

Bunun yerine, Yunanistan’ın bu askeri yatırımlarını, daha geniş çaplı bir taarruz planının parçası olarak değerlendirmek gerektiğini belirtiyor.

Ancak Keleş, şu an için Yunanistan’ın böyle bir saldırı planı içinde olup olmadığına dair somut bir kanıt bulunmadığını da ifade ediyor.

Stratejik Denge ve Bölgedeki Etkiler

Yunanistan’ın savunma sistemleri konusunda attığı bu adımlar, yalnızca Türkiye için değil, bölgedeki diğer ülkeler için de önemli bir stratejik mesaj taşıyor.

Bu savunma sistemlerinin konumlandırılması, bölgedeki deniz ve hava üstünlüğünü elinde bulundurmak isteyen Yunanistan için bir güç gösterisi anlamına geliyor.

Ancak, bu tür askeri hamlelerin, bölgedeki güvenlik dengesini ne şekilde etkileyeceği hala belirsizliğini koruyor.

Yunanistan, silahlanma planlarıyla sadece kendini değil, bölgesel güç dengesini de yeniden şekillendirmeyi amaçlıyor olabilir.

Yunanistan’ın 25 milyar euro’luk askeri silahlanma planı ve İsrail’den alacağı hava savunma sistemleri, sadece bir savunma aracı olarak değil, aynı zamanda bölgedeki stratejik dengeyi değiştirmek amacıyla kullanılacak gibi görünüyor.

Yunanistan’ın askeri yatırımları, Türkiye’ye karşı herhangi bir tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunda ise tartışmalar devam etmekte. Ancak kesin olan bir şey var ki, bu adımlar, bölgedeki askeri ve diplomatik ilişkileri yeniden şekillendirebilir.