Yargı Kararları Yürütülmezken, Ekolojik, Ekonomik ve Sosyal Sorunlar Artıyor

Yargı Kararları Yürütülmezken, Ekolojik, Ekonomik ve Sosyal Sorunlar Artıyor
Cargill davası, Türkiye'de yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü açısından önemli bir örnektir. Dava, hukuksuz bir şekilde faaliyet gösteren Cargill tesislerinin kapatılması ve bölgedeki çevresel, ekonomik ve toplumsal zararların giderilmesi için mücadele edenleri bir araya getirmiştir.

Bursa'nın Orhangazi ilçesinde, birinci sınıf tarım arazisine kurulan Cargill tesisleriyle ilgili dava süreci yirmi yedi yıldır devam ediyor. Çalışma ruhsatı 3 kez iptal edilmiş olmasına rağmen şu anda kaçak bir şekilde çalışmaya devam ediyor. Sürekli iptal davaları açılıyor ama plan değişikliğiyle ve yeni ruhsatlandırmalarla yargı kararları boşa düşürülüyor. Dava AİHM'e de gitmiş; AİHM, Cargill kararında sürecin tamamının hukuka aykırı olduğunu, yargı kararlarının uygulanmadığını, bunun da hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu tespit etmiştir.

Konukcu Kok, Cargill davasının hukuki boyutlarına dair şunları söyledi:

''Cargill dava süreci ülkemizde ibretlik bir davadır. Birinci sınıf tarım arazisine kurulan Cargill tesisleriyle ilgili dava süreci yirmi yedi yıldır devam etmektedir. Çalışma ruhsatı 3 kez iptal edilmiş olmasına rağmen şu anda kaçak bir şekilde çalışmaya devam ediyor. Sürekli iptal davaları açılıyor ama plan değişikliğiyle ve yeni ruhsatlandırmalarla yargı kararları boşa düşürülüyor.

Dava AİHM’e de gitmiş; AİHM, Cargill kararında sürecin tamamının hukuka aykırı olduğunu, yargı kararlarının uygulanmadığını, bunun da hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu tespit etmiştir. Ekolojik kriz, toprak ve su kirliliği ve kıtlığı ile gıda güvenliğini de tehdit ederken DSİ verilerine göre Cargill yılda yaklaşık 1,5 milyon metreküp su kullanıyor ve bu su, stratejik yer altı sularından kaynak alıyor. Ülke genelinde su krizinin yaşandığı bir dönemde stratejik yer altı su kaynaklarının, üstelik bedavaya, bu çok uluslu şirkete verilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz.

Cargill’le ilgili burada dile getirilmeyen birkaç noktayı dile getirmek isterim. Amerika'da Uluslararası Hak Savunucuları Örgütü çocuk işçi çalıştıran Batı Afrika ülkelerinden kakao ithalatının yasaklanması için federal dava açtı. Bu örgüt tarafından açılan davada federal hükûmetin 1930’lu yıllardaki yasasının uygulanarak çocuk işçi çalıştıran ülkelerden gelen ürünlerin ABD'ye girişinin yasaklanması talep edildi. Örgüt dava açmalarının sebebini çocuk işçilerin topladığı kakaoların Hershey, Mars, Nestle ve Cargill gibi ABD'nin ünlü çikolata markaları tarafından kullanılması olarak ifade etti.

Bir yanlış anlama olmasın, bu haber 15 Ağustosta Anadolu Ajansı’ndan geçti. Bir de konunun sağlık yönü var; GDO’lu ürünler, GDO’lu mısırlar burada üretiliyor ve bu mısır şuruplarıyla halkın sağlığı hiçe sayılıyor. Biz bir de Cargill’i oradaki işçilerin sendikal mücadelesinden biliyoruz. 17 Nisan 2018’de sendikal örgütlenme yapan işçilerin işten atılmasıyla başlayan süreç fabrika önlerinde, mahkeme koridorlarında tam olarak bin iki yüz seksen gün devam etti; sonunda direnen işçiler kazandı ve iş yerine sendika girdi. Bu, çok uluslu şirket nasıl oluyor da davaları arka arkaya kaybetmesine rağmen faaliyetine devam edebiliyor?

İktidar Cargill aleyhinde açılan her yargı kararı sonrasında Cargill’in ortağı gibi yargıyı devre dışı bırakacak siyasi arayışlara giriyor. Ekolojik sisteme, doğaya, insana, işçiye düşman bu şirketle ilişkiniz nedir? Yargıyı siyasi çıkarları için oyuncağa çeviren tek adam iktidarı ekonomik çıkarları için de yargıyı devre dışı bırakmakta bir beis görmemektedir.

KESK, TMMOB, TTB, Tüketici Hakları Derneği ve Çiftçi Sendikaları Girişimi Komitesi tarafından ortak yayımlanan bir raporda dikkat çekilen bir nokta da Cargill’in ürettiği şekerin alıcısı olan Cola Turkanın dağıtımının büyük bir kısmını Tayyip Erdoğan’ın oğlunun yapmasıdır. Fazla söze gerek yok, her şey ortadadır.'' dedi.